NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
12 - (2750) حدثنا
يحيى بن يحيى
التيمي وقطن
بن نسير (واللفظ
ليحيى).
أخبرنا جعفر
بن سليمان عن
سعيد بن إياس
الجريري، عن
أبي عثمان
النهدي، عن
حنظلة الأسيدي
قال (وكان من
كتاب رسول
الله صلى الله
عليه وسلم)
قال:
لقيني
أبو بكر فقال:
كيف أنت؟ يا
حنظلة! قال قلت:
نافق حنظلة.
قال: سبحان
الله! ما
تقول؟ قال قلت:
نكون عند رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
يذكرنا
بالنار
والجنة. حتى
كأنا رأي عين.
فإذا خرجنا من
عند رسول الله
صلى الله عليه
وسلم، عافسنا
الأزواج
والأولاد
والضيعات. فنسينا
كثيرا. قال
أبو بكر:
فوالله! إنا
لنلقى مثل
هذا. فانطلقت
أنا وأبو بكر،
حتى دخلنا على
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم. قلت:
نافق حنظلة.
يا رسول الله!
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"وما ذاك؟"
قلت: يا رسول
الله! نكون عندك.
تذكرنا
بالنار
والجنة. حتى
كأنا رأى عين.
فإذا خرجنا من
عندك، عافسنا
الأزواج
والأولاد
والضيعات.
نسينا كثيرا.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"والذي نفسي
بيده! إن لو
تدومون على ما
تكونون عندي،
وفي الذكر،
لصافحتكم الملائكة
على فرشكم وفي
طرقكم. ولكن،
يا حنظلة!
ساعة وساعة"
ثلاث مرات.
[ش
(الأسيدي)
ضبطوه بوجهين.
أصحهما
وأشهرهما ضم
الهمزة وفتح
السين وكسر
الياء
المشددة. والثاني
كذلك إلا أنه
بإسكان الياء.
ولم يذكر القاضي
إلا هذا
الثاني. وهو
منسوب إلى بني
أسيد، بطن من
بني تميم. (حتى
كأنا رأي عين)
قال القاضي: ضبطناه
رأى عين،
بالرفع. أي
كأنا بحال من
يراها بعينه.
قال: ويصح
النصب على
المصدر، أي
نراها رأي
عين. (عافسنا)
قال الهروي
وغيره: معناه
حاولنا ذلك
ومارسناه
واشتغلنا به.
أي عالجنا معايشنا
وحظوظنا.
(والضيعات)
جمع ضيعة، وهي
معاش الرجل من
مال أو حرفة
أو صناعة].
{12}
Bize Yahya b. Yahya
Et-Teymî ile Katan b. Nuseyr rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Dedilerki):
Bize Ca'fer b. Süleyman, Saîd b. İyâd El-Cüreyrî'den, o da Ebû Osman
En-Nehdî'den, o da Hanzalate'l-Useyyidî'den naklen haber verdi. —Bu zât
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in kâtipleriııdendi.— Demiş ki:
Bana Ebû Bekr tesâdüf
etti de :
— Nasılsın yâ Hanzale! dedi. Ben :
— Hanzale münafık oldu! dedim.
— Sübhânellah! Sen ne söylüyorsun? dedi.
— Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Selleın)'in yanında
bulunuyoruz. Bize cenneti,
cehennemi hatırlatıyor, hattâ onu
gözle görmüş gibi oluyoruz. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'m yanından
çıktıktan sonra ise zevcelerle, çocuklarla, geçim dalgalarıyla meşgul oluyoruz.
Bu sebeple çok şey unuttuk, dedim. Ebû Bekr :
-- Vallahi biz böyle
şeylere raslıyoruz, dedi. Ebû Bekr ve ben yürüdük ve Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in yanına girdik. Ben:
— Hanzale münafık oldu yâ Resûlallah! dedim.
Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Ne o?» diye sordu.
-- Yâ Resûlallah! Senin
yanında bulunuyoruz. Bize cenneti ve cehennemi hatırlatıyorsun. O derecede ki,
gözümüzle görmüş gibi oluyoruz. Senin yanından çıktığımız vakit zevcelerle,
çocuklarla ve geçim dalgalarıyla meşgul oluyoruz. Çok şey unuttuk, dedim. Bunun
üzerine Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Nefsim elinde olan (Allah)’a
yemin ederim ki, siz benim yanımda bulunduğunuz hal üzere ve zikretmeye devam
ederseniz, sizinle melekler döşeklerinizin üzerinde ve yollarınızda musafaha
ederler. Ve lakin ya Hanzale! Bazı zaman şöyle, bazı zaman böyle.» buyurdu.
Bunu üç defa tekrarladı.
13 - (2750) حدثني
إسحاق بن
منصور. أخبرنا
عبدالصمد.
سمعت أبي
يحدث. حدثنا
سعيد الجريري
عن أبي عثمان
النهدي، عن
حنظلة. قال:
كنا
عند رسول الله
صلى الله عليه
وسلم. فوعظنا
فذكر النار.
قال: ثم جئت
إلى البيت
فضاحكت
الصبيان
ولاعبت المرأة.
قال فخرجت
فلقيت أبا
بكر. فذكرت
ذلك له. فقال:
وأنا قد فعلت
مثل ما تذكر.
فلقينا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فقلت: يا رسول
الله! نافق حنظلة.
فقال "مه"
فحدثته
بالحديث. فقال
أبو بكر: وأنا
قد فعلت مثل
ما فعل. فقال
"يا حنظلة!
ساعة وساعة.
ولو كانت ما
تكون قلوبكم كما
تكون عند
الذكر،
لصافحتكم
الملائكة، حتى
تسلم عليكم في
الطرق".
[ش
(مه) قال
القاضي: معناه
الاستفهام. أي
ما تقول؟.
والهاء، هنا،
هاء السكت.
قال: ويحتمل
أنها للكف والزجر
والتعظيم
لذلك].
{13}
Bize İshâk b. Mansur
rivayet etti. (Dediki): Bize Abdûssamed haber verdi. (Dediki): Babamı rivayet
ederken dinledim. (Dediki): Bize Saîd El-Cüreyrî, Ebû Osman En-Nehdî'den, o da
Hanzale'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in yanında idik. Bize nasihat etti. Ve cehennemi hatırlattı.
Sonra ev’e geldim. Çocuklarla gülüp söyleştim ve kadınla oynaştım. Müteakiben
(evden) çıktım ve Ebû Bekr'e rasladım, bunu kendisine anlattım. Ebû Bekr: Senin
anlattığının mislini ben de yaptım, dedi. Derken Resûlullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'e rastladık. Ben:
— Yâ Resûlallah! Hanzale münafık oldu, dedim
«Ne söylüyorsun?» dedi. Ve kendisine hikâyeyi anlattım. Ebû Bekr
— Onun yaptığının mislini ben de yaptım! dedi.
Bunun üzerine:
«Yâ Hanzale! Bazı zaman
öyle, bazı zaman böyle! Sizin kalbleriniz zikir anındaki hal üzere devam etse,
melekler sizinle musâfaha ederler, hatta yollarda size selâm verirlerdi.» buyurdular.
13-م - (2750) حدثني
زهير بن حرب.
حدثنا الفضل
بن دكين. حدثنا
سفيان عن سعيد
الجريري، عن
أبي عثمان النهدي،
عن حنظلة
التميمي
الأسيدي،
الكاتب قال: كنا
عند النبي صلى
الله عليه
وسلم. فذكرنا
الجنة والنار.
فذكر نحو
حديثهما.
{m-13}
Bana Züheyr b. Harb
rivayet etti. (Dediki): Bize Fadl b. Dükeyn rivayet etti. (Dediki): Bize
Süfyan, Said El-Cüreyrî'den, o da Ebû Osman En-Nehdî'den, o da Kâtib
Hanzaletü't-Teymî El-Useyyidî'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in yanında idik. Bize cennet ve cehennemi hatırlattı...
Ve Ravi yukarkilerin
hadîslerini rivayette bulunmuştur.
İzah:
«Hanzale münafık oldu.»
cümlesinin mânâsı; münafık olmaktan korktu, demektir. Çünkü Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in meclisinde bulunduğu zaman kendisini âhiret korkusu kaplar, bu
hal murakabe ve fikre dalmasından belli olurdu. Oradan ayrıldıktan sonra ise
zevcesiyle, çocuklarıyla ve dünya maişeti ile meşgul olurdu. Nifakın aslı
içinde gizlediği kötülüğün aksini meydana çıkarmaktır. Hz. Hanzale bu
yaptığının nifak olmasından korkmuştu. Ebû Bekr (Radiyallahu anh) da aynı şeyi
yaptığını söyleyince, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu yaptıklarının
nifak olmadığını dâimi şekilde fikir ve murakabede bulunmaları lâzım
gelmediğini kendilerine haber vererek onları teselli buyurmuştur.
Meh kelimesinin mânâsı;
suâldir. Yâni; ne söylüyorsun? demektir. Sonundaki (h), sekte (h) sidir.
Maamafih bu işi büyük görerek ondan vazgeçirmek ve men etmek için söylenmiş
olması da muhtemeldir. Taberî diyor ki: Allah Teâlâ'nın insanlık alemindeki
âdeti, insanı meleklerle şeytanlar âleminin arasında orta halde yaratmak
olmuştur. Melekleri sırf hayır işlemek için yaratmış. Onlar emrolunduklarını
yaparlar. Gece gündüz Allah'ı tenzih ederler ve bıkmazlar. Şeytanlara da şer ve
iğva kabiliyeti vermiştir. Onlar hiç ibâdet etmezler. İnsanlık âlemini renkli
yaratmıştır. İşte Rcsûlulhıh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Yâ Hanzale! Bazı zaman
şöyle, bazı zaman böyle.» buyurmakla buna işaret etmiştir.